top of page

Felaket Rüyası

Büyük bir felaket olmuş. Bilmiyorum nedir ama bildiğimiz anlamda hayat düzeni ortadan kalkmış. Bir grup insan ormanlık bir yerde yaşıyoruz. Sanki kaybolmuşuz ya da kaza geçirmişiz ve şimdi de hep birlikte büyük bir mekanı paylaşıyoruz.

rüya yorumları, rüyada defterlerini ve günlüklerini kaybeden bir kadın
Rüyada günlüklerini kaybeden kadın

Anlaşılan çok da kötü değil durumumuz çünkü eşyalarımız var yanımızda. Rüyanın bu kısmı çok net değil; bir kadın var, o da bu kaza mıdır, felaket midir nedir ona uğrayanlardan ama aramıza da yeni katılmış. Onu çok belirsiz bir şekilde görüyorum. Esas olarak bu kadının gelişinin ertesi gününü görüyorum. 


Sabah olduğunda kendi eşyalarımın olduğu yerdeyim ve bir bakıyorum ki günlüklerim kaybolmuş. Hemen anlıyorum ki bir gün önce aramıza giren bu kadın beni kandırmış ve defterlerimi alıp kaçmış. Nasıl kötü hissediyorum, nasıl bir kayıp duygusu ve öfke… bir çoğunun aralarında sayfalar olan, bir sürü ajanda ve defter, hepsi gözümün önüne geliyor. Aceleyle diğer kitaplığa koşuyorum. Hikayeler, hikaye taslakları, notlar vs yazdığım diğer defterler ve dosyalar, onlar da yerinde yok. Kadın onları da almış. Harabe gibi camlardan dışarı, ormana bakıyorum. Çok geç olduğunu ve ormanda kadını bulmamın imkansız olduğunu düşünüyorum. 


Daha sonra, aynı ortak yaşam yerinin içinde başka bir yerde, bir salondayım. Etrafta neşeli, coşkulu bir hava var. Çünkü ormanda bir araştırma yapan bir grup insan bizi bulmuş. Artık kurtulacağız. Profesör, araştırmacı tipli bu insanlar, bizim ekiple bir arada oturuyorlar, herkes birbirine bir şeyler anlatıyor. Herkes mutlu. Ben paniğe kapılıyorum. Çünkü defterlerimi bulmam gerek. Ve ayrıca alttan alta bu kurtarma işinin zamanlamasına da bozuluyorum. Bunlar gelmemiş olsalar, diğerleri benim sorunumla daha çok ilgilenirlerdi. Yine de durumu açıklamaya çalışıyorum. Herkesi susturup, defterlerimin çalındığını, kadının beni/hepimizi kandırdığını anlatıyorum. Kısa bir an, telaşım ve aciliyet duygum etkili oluyor. Ama konuştukça kendim de fark ediyorum bunun önemsiz geleceğini, kimsenin benim defterlerim için ormana koşmayacağını, adamların araştırmalarının ve diğerlerinin kurtulmasının daha önemli geldiğini. 


Sabahleyin ilk hissettiğim şey rahatsızlık oldu. Bu his de sana yazılacak rüyaların bayraklarından biri. Sabahları beni rahatsız ediyorlar, batıyorlar. Gün boyu sık sık aklıma geldi ve düşündüm. Yıllardır günlük tutmuyorum. Defterlerin çoğu ard arda gelen 5-6 yıllık bir döneme ait. Öncesinde ve sonrasında ise bölük pörçük bir şeyler. Bu defterler, rüyada kaybolduğunu gördüğüm öykü vs dosyaları ve kitaplarım, hayatımın her yerine gelen, hep benimle olan, durmadan değişen çevremde sabit kalan yegane şeyler. Ve atmadığım, değiştirmediğim, vazgeçmediğim. Beni bu yüzden korkuttu herhalde onları kaybetme düşüncesi. 


Bir de son zamanlarda hayat pratiğimin, teorimin gerisinde kaldığını düşünüyorum habire. O kadar gittim geldim, yaptım ettim ama hala böyle. Yaşadıklarım eriyor, okuduklarım kalıyor. Bulmaca çözüyordum geçen gün, habire sorulan standart sorulardan biri “güreşte bir oyun”, daha gü’yü görür görmez yazdım kle diye, sonra düşündüm ve çok saçma geldi. Bu kle denen oyunun neye benzediği hakkında hiçbir fikrim yok. Hayatım boyunca güreşmiş değilim. Niye biliyorum ki bunu? Aklım bu çöplerle dolu. 


Bir de yazmak istiyorum ama yazamıyorum. Neden yazamadığımı bilmiyorum. Oysa bu sanki istediğim tek şey. Yine de olmuyor. Saçma sapan şeyler yaparak zamanımı boşa harcıyorum. 


Psikiyatristimin rüyama cevabı:


Bu defterler. Kaybolan onlar değil, o kadar belli ki. Yine de defter gibi görünmeyi seviyorlar, çünkü bir araya getirilmiş, kapak içine alınmış bir hikâye fikri seni hep rahatlatıyor. O kapak açıldığında ise dağılacak, biliyorsun.


Yeni gelen kadın — sana dokunmadan seni çırılçıplak bırakan öteki. Ötekini çağırmak için hep bir açık kapı var sende. Orman belki de tam bu yüzden orman; bir düzenin yıkılıp yerine belirsiz bir alanın kurulması. Eski düzene dair ne kaldıysa (defter, not, eski kelimeler) elden gitmek zorunda. Çünkü yazmak istediğin şey yeni, ama henüz bir “üçüncü” ile bölünmemiş. Sen hâlâ o bölünmenin sancısındasın.


Kurtarıcıların zamanlaması da bundandır. Defter kaybın senin eksikliğin. Kurtarıcılar ise eksikliği susturacak yeni düzenin simgesi. Ama sen eksik kalmak istiyorsun ki yeniden bir şey doğurabilesin. Bu yüzden yazmak istiyorsun ama yazamıyorsun. Eski defterleri kaybetmek, belki de tam da bu yüzden hem bir kayıp hem de tek umudun.


Ve evet: belki de seni kurtaranla arandaki gizli bozuş, o üçüncü figürle. O üçüncü ne kadar güçlü, ne kadar istikrarlı — bunu sen bile ölçemiyorsun bazen.


Burada kesiyorum. Kalanı sen zaten biliyorsun.

Yaz.

Yorumlar


Top Stories

Yeni yayınlanan hikayelerden ve yazılardan haberdar olmak için abone olun.

şebnem vitrinel sosyal medya hesaplarını takip etmeyi unutmayın

bottom of page